Ahmet Ümit – İnsan Ruhunun Haritası

2007, Doğan Kitap, 194 s.
Idefix Tanıtımı

Polisiye romanlarının heyecanlı lezzeti ile tanıdığımız Ahmet Ümit’in İnsan Ruhunun Haritası başlıklı kitabı, farklı zamanlarda gazete ve dergilerde yayınlanan denemelerinden oluşuyor. Bir İnsan Yaratmak adını taşıyan ilk bölümde, edebiyatçıların yarattıkları dünyalar üzerinde bir gezintiye götürüyor bizi Ahmet Ümit. Bu bölümdeki yazıları tekrar tekrar okudum; kahramanların yaratıcısı olan romancının neler yaşadığını, neden ve nasıl yarattığını bir kere daha düşünmek güzel bir egzersiz. Bu bölüm, sürekli bir şeyler yazmak, kendi iç dünyasını kağıda dökmek isteyenler için heyecan verici bir bölüm. Aslında neden hala durduğumuzu sorgulatıyor bize; çünkü yazarın da dediği gibi kendi karanlık dünyamızın baskından kurtulmanın belki de tek ve emin yolu yazmak (ya da genel anlamıyla yaratmak).

Tanıtım Yazısından:

“İnsan ruhu mükemmel değil. Hiçbirimizin ruhu salt iyilikten, salt güzellikten, salt yücelikten oluşmuyor; hiç kimse masum değil, hiçbir zaman da değildi. Bakmayın geçmişteki yaşamların daha anlamlı olduğunu söyleyenlere, biz her zaman böyleydik. Şeytan ve melek, cellat ve kurban, kurnaz ve saf, yaratıcı ve yıkıcı, cesur ve korkak…” Ahmet Ümit, romanlarında bir neşter gibi kullandığı kalemini, bu kez derinden etkilendiği yazarların üzerinde gezdiriyor. Dostoyevski’den Sophokles’e, Mevlana’dan Kafka’ya, Orhan Kemal’den Yusuf Atılgan’a… Edebiyatın, insan ruhunda kurgusal bir gezi olduğu gerçeğinden yola çıkan Ümit, Oidupus, Hamlet, Madam Bovary, Dimitri Karamazov, Dracula, İnce Memed, Zebercet ve Frankenstein gibi roman kahramanlarını eksene alarak, insanoğlunun evrensel niteliklerini örten kabuğu soymaya çalışıyor. Eleştiri değil bu yazılar, yazmanın sıkıntı, sevinç ve acılarını bilen birinin yazgıdaşları hakkındaki içten duyguları… Sırrı ve sınırları hiçbir zaman tam açıklanamayacak olan insan ruhunu tanımlama çabası…

Ahmet Ümit – Bab-ı Esrar

2008, Doğan Kitap, 396 s.
Idefix Tanıtımı

Bu yıl okuduğum en iyi kitap olarak adlandırabileceğim; üzerinde çalışılmış, düşünülmüş, emek sarfedilmiş harika bir roman. Ahmet Ümit’in kendine has akıcı anlatımı bu sefer felsefik / mistik bir konu ile birleşmiş durumda: Mevlana ve Şems-i Tebrizi. Heyecanlı bir polisiye roman tadında olsa da daha çok felsefik tartışmaları ile dikkatimi çekti. Özellikle varoluş üzerine aktarımları Mevlana’nın ve Şems-i Tebrizi’nin dünyaya bakış açısından okumak çok keyifli.

“… Çoğu zaman mesele Tanrı’nın ne olduğu değil, bizim onda ne gördüğümüzdür. Sevgi dolu olanlar merhameti görür, zalim olanlar şiddeti. Zeki olanlar aklı görür, aptal olanlar kör inancı, alimler bilimi görür, cahiller mucizeyi…” s.33

Kitap hakkında çok şey söylenebilir ancak yukarıdaki cümleleri tek tek anlatmak da belki kitaba haksızlık. Çünkü Bab-ı Esrar bir bütün olarak değerlendirmeyi hakeden bir kitap. Okuyanın kimliğine göre anlama bürünecek bir niteliğe sahip. Ölümsüz aşk peşinde olanların yolculuğunu okumanızı şiddetle öneririm.