The Girl with the Dragon Tattoo

Yönetmen: David Fincher
Senaryo: Steven Zaillian ve Stieg Larsson (Roman)
Türkçe Adı: Ejderha Dövmeli Kız
Yapım Yılı: 2011, Amerika | İsveç | İngiltere| Almanya
Oynayanlar: Daniel Craig, Rooney Mara, Christopher Plummer, Stellan Skarsgard, Steven Berkoff, Robin Wright, Yorick van Wageningen, Jeoely Richardson, Geraldine James, Goran Visnjic, Donald Sumpter, Ulf Friberg, Bengt C. W. Carlsson, Tony Way, Per Myberg

Stieg Larsson‘un aynı adlı romanından uyarlanan The Girl with the Dragon Tattoo (Ejderha Dövmeli Kız) filminde kökleri Nazilere ulaşan zengin bir aile, yıkılma noktasına gelmiş bir gazeteci, sırtında kocaman bir ejderha dövmesi olan gözetimde bir genç kadın, sapkın bir gözetimci ve bunlar arasındaki gerilimi yüksek ilişkiyi seyrediyoruz.

Filmin yaklaşık yarısında Lisbeth Salander’e (Rooney Mara) ve onun şiddet dolu hikayesine tanık oluyoruz. Lisbeth, sorunları olan ama sıradışı zekaya sahip bir genç kadındır. Özellikle bilgisiayarlar konusundaki becerisi ve neredeyse doğuştanmış gibi görünen araştırma yetkinliği onu aranan bir “dedektife” dönüştürmüştür. Ancak Lisbeth, gözetim altındadır ve onunla ilgili sürekli rapor hazırlayan ve istediği zaman Lisbet’i bir hastaneye ya da belki de hapishaneye kapatabilecek gücü olan sapkın bir denetimcinin isteklerine boyun eğmek zorundadır… tabii ki boyun eğmenin sona ereceği ve intikama dönüşeceği bir an mutlaka gelecektir. Lisbeth rolünü oynayan Rooney Mara, olağanüstü bir performans sergiliyor. Rolü gereği hem çok itici ve korkutu olması gereken ama aynı zamanda çekici de görünmesi istenen Lisbeth rolü için daha iyi bir isim olabilir miydi emin değilim. Filmin kuşkusuz en başarılı ismi Rooney Mara.

Hikayenin diğer bölümünde genç bir kızın kayboluşunu ve bağlantılı görünen cinayetleri inceleyen bir gazeteci, Mikael Blomkvist (Daniel Craig) var. Mikael, ispat edemediği bir haber nedeni ile bütün kazançlarını bir çırpıda heba eden dürüst bir gazetecidir. Vanger ailesi için yapacağı bir araştırmanın ödülü olarak kendisine istediği kanıtların verileceği söylenir ve o da araştırmaya başlar. Belirli biz zaman sonra Mikael ve Lisbeth’in yolları kesişecek ve ondan sonra da hikaye daha çetrefilli bir hal alacaktır.

The Girl with the Dragon Tattoo, dolu dolu bir hikaye. Sürükleyici ve gerilimli ana hikayesinin yanında kahramanlarımızın kendilerine özgü yaşamları da ayrıca seyredilmeye değer. Belki de filmde bu kısımlar biraz az anlatılıyor ama yine de mutlaka seyredilmesi gereken filmler arasına rahatlıkla girecektir.

IMDB Sayfası

The Social Network (Sosyal Ağ)

Yönetmen: David Fincher
Senaryo: Aaron Sorkin (Senaryo) ve Ben Mezrich (Kitap)
Yapım yılı: 2010, ABD
Oynayanlar: Jesse Eisenberg, Rooney Mara, Bryan Barter, Brenda Song, Dustin Fitzsimons, Armie Hammer, Joseph Mazzello, Patrick Mapel, Max Minghella, Andrew Garfield, Toby Meuli, Alecia Svensen, Calvin Dean, Jami Owen, James Dastoli, Justin Timberlake

Facebook, Twitter, MSN, My Space gibi onlarca sosyal iletişim ağı standart bir internet kullanıcısının hemen hergün en az 1 kere karşılaştığı sistemlerden sadece birkaçı. İşin ilginç olanı bu sistemlerin temel çalışma prensipleri oldukça basit olsa da herbiri tam bir yaratıcılık örneği. The Social Network, bunlar arasında en yaygın kullanılan Facebook‘un yaratıcısı Mark Zuckerberg‘in (Jesse Eisenberg) Harvard Üniversitesindeki macerasını anlatıyor. Çok genç bir yaşta dünyanın en zenginleri arasına giren Zuckerberg‘in hayatı ünlü yönetmen David Fincher‘in bakış açısı ile karşımıza çıkıyor.

Filmde anlatılan hikayenin belki de ticari oyunlarla ilgili olan kısımlarını ilk defa görüyoruz ama eğer siz de bir Facebook kullanıcısıysanız diğer şeyler çok tanıdık. Hikayeden bağımsız olaran öncelikle filmle ilgili birkaç detay vermekte fayda var. Filmin geç oyuncuları Jesse Eisenberg ve Andrew Garfield (Eduardo Saverin) çok iyi bir iş çıkarmışlar. Zuckerberg‘i canlandıran Jesse Eisenberg‘in neredeyse duygusuz yüz mimikleri ve genel tarzı karakter hakkında hem yeterince bilgi veriyor hem de gerekli olan soru işaretlerini ortaya koyuyor. Filmde Napster‘in kurucusu Sean Parker‘ı canlandıran Justin Timberlake‘in de hakkını vermek lazım. Hem oyuncu hem de enerji olarak filmin en önemli kişilerden birisi. Belki de klasik bir bilgisayar dünyası yarattıkları içindir bilinmez ama filmde kadın oyuncuların varlığı dekordan öteye gidemiyor. Belki de bu filmin en büyük eksiği (ya da David Fincher‘in tercihi). Üstelik bütün hikayenin başarısız bir romantik ilişki üzerine inşaa edildiğini düşünecek olursak, kadınların rolünün daha fazla yansıtılması gerekirdi diye düşünüyorum. David Fincher‘ın dehası filmin başkahramanının “iyi” ya da “kötü” olmasını engelliyor. Sanırım seyredenlerin bir kısmı Zuckerberg‘i akıllı ve temiz bir çocuk gibi görecekken, bir kısmı da onun gerçek anlamda kötü ve düzenbaz olduğunu düşünecekler. Aslında her insanda olan bu netsizlik filmde de çok iyi işlenmiş durumda. Benzer olarak Zuckerberg‘in ortağı Eduardo Saverin rolünde izlediğimiz Andrew Garfield de kişiliği hakkında pek emin olamadığımız diğer karakteri başarı ile canlandırıyor. Sonuçta karakterler üzerine oturtulmuş bu ticari hikaye film olarak oldukça başarılı.

Filmin konusundan bağımsız olarak Harvard Üniversitesi kampüsünün genel tarzı, öğrencilerin yapısı ve idealleri sanırım pek çok üniversite öğrencisinde “biz neden böyle değiliz?” hissi uyandıracaktır. Örneğin, filmin hemen başlarında bilgisayar üzerinde yaptıkları bir deneme sırasında Harvard‘ın bilgisayar ağını çökertmeyi başaran Zuckerberg ve arkadaşları bu başarıyı sabaha karşı 04:00’de elde ediyorlar. Diğer bir ifadeyle koca bir üniversite kampüsü sabahın 4’ünde hala ayakta. Açıkcası benim film içinde kıskandığım en önemli ayrıntı burasıydı. Ek olarak, yaratıcılığı körükleyen ama bunun yanında kendi kurallarından asla taviz vermeyen ahlak yapısıyla donatılmış bir üniversitenin varlığı da neden Facebook’un yaratıcısının başka bir ülkeden çıkamadığının kanıtı gibi.

Bilgisayar meraklılarının, hergün birkaç saatini Facebook ve benzeri sosyal paylaşım sitelerinde geçirenlerin kaçırmaması gereken bir film.

IMDB Sayfası