Tek Kişilik Şehir

Yazan: Behiç Ak
Yöneten: Serhat Nalbantoğlu
Oyucular: Cüneyt Mete, Devrim Yakut, Benian Dönmez, Merve Gül, Ercan Uğur, Melih Duran

Tepesinden intihar eden insanların atladığı bir gökdelenin alt katındaki küçük ama şık bir restoranda Chat arkadaşını bekleyen Adam’ın hikayesi sahneleniyor bu oyunda. Pek çok ödülü olan bu oyun, yalnızlaştığımız bir dünyada bizi anlatıyor aslında. Dikkatli ve özenli diyaloglar, yormayan bir sahne düzeni ve küçük süprizlerle dolu bu oyundan çok keyif aldım. Tek bir kelime ile tanımlamaya çalıştığımda Tek Kişilik Şehir‘i yaşayan bir oyun olarak niteleyebilirim. Oyuncuların harika performansı ve asıl önemlisi rahatlıkları hemen dikkat çekiyor. Oyunda tek eleştirebileceğim kısım final sahnesinin uzunluğu. Çünkü oldukça vurucu bir final tasarlanmış ancak belki de daha kısa tutulmalı ve finalin lezzeti seyredenleri hareketsiz bırakacak kadar kısa olmalıydı. Kesinlikle görülmesi gereken bir oyun.

Bu yorum, oyunun 29 Ekim 2008 tarihinde Ankara Şinasi Sahnesi’ndeki temsili referans alınarak yapılmıştır.

İhanet

Yazan: Mario Fratti
Çeviren: Özcan Öner
Yöneten: Yunus Emre Bozdoğan
Oyuncular: Özlem Ersönmez, Mithat Erdemli, Erdinç Gülener

Değişik bir kurguya sahip olan İhanet Diana, Warren ve Kirk arasındaki gerilim dolu ilişkiyi anlatan bir oyun. İzlemeyi düşünenler olabileceği için kurgu hakkında ipucu vermek ve süprizler bozmak istemiyorum ancak oyuncuların performanslarının görülmeye değer olduğunu bilmenizi isterim. Her üç oyuncu da kendi rollerini o kadar doğal oynuyorlar ki, rol yaptıklarından emin olamıyorsunuz. Sadece diyalogların değil, mimiklerin ve vücut hareketlerinin de tiyatroda ne kadar önemli olabileceğini hissediyorsunuz. Üçü de aynı anda sahnede olduklarında hangisini takip edeceğinizi şaşırıyorsunuz. Dinamik, şaşırtıcı ve her anı heyecan dolu bir performans seyretmek istiyorsanız kesinlikle kaçırmamanız gereken bir oyun.

Tiyatro sanatçılarının sesleri her zaman etkilidir; bu kural bu oyunda da değişmiyor. Özellikle Özlem Ersönmez’in ses rengi mükemmel.

Bu yorum oyunun 16 Aralık 2008 tarihinde Ankara Şinasi Sahnesi’ndeki temsili referans alınarak yapılmıştır.

Öylesine Bir Dinleti

Yazan: Murat Göksu
Yöneten: Murat Göksu
Piyanist: Aylin Özuğur
Oyuncular: Murat Akar (aktör), Tuğba Mankal (soprano), Bilge Yılmaz (mezzo soprano), Murat Karahan (tenor), Yaşar Barış Çark (tenor), İnanç Makinel (bariton), Özgür Savaş Gençtürk (bas), Cem Beran Sertkaya (bas).


Gelin.
İsterseniz eleştirin,
Ama mutlaka izleyin,
Çoksesli yaşamak adına,
Hepinizi operaya bekliyoruz.
Yalnızca operaya da değil,
Baleye, tiyatroya, konserlere, müzelere, sergilere, kitaba, kültüre davet ediyoruz.
Gelin olur mu?

Öylesine Bir Dinleti bu mesajla başlayan bir müzikli oyun. Murat Göksu’nun da belirttiği gibi amaç sanatla ama özellikle de opera ile bir tanışıklık sağlamak. Oyunda Carmina Burana‘dan, Beyaz Giyme Toz Olur‘a kadar zengin bir yelpaze içinde opera ve opera sanatçılarıyla tanışma imkanı buluyoruz. Tadımlık aryalar ve Ali Baba Kırk Haremiler’i bize merak ettiren ufak bölümler birbirlerine çok iyi uyum sağlamış. Cem Baran Sertkaya’nın sazı ve Murat Karahan’ın udu da hepsinin üzerine lezzet katıyor. Aslında söylenecek çok fazla şey var oyun hakkında; kesinlikle çok etkileyici. Operadan asla hoşlanmayacağını iddia eden arkadaşlarınızı götürmeniz gereken bir oyun. İnanılmaz derecede keyifli.

Bu aradada tenor Murat Karahan’ın bu genç yaşta kendi seyircisini yarattığını söylemek lazım. Daha önce de dinlemeve izleme şansını bulduğum Murat Karahan nefis bir ses rengine sahip. Uzun yıllar adından söz ettireceğe benziyor.

İlginç bir olayı da sizlerle paylaşmak isterim. Oyunun açılış saatini beklerken, oyun hakkında bilgi almaya gelen 65 – 70 yaşlarında muhtemelen İngiliz bir sanatsevere gözümüz takıldı. Orada bulunan seyircilerden bir hanım kendisine İngilizce olarak oyun hakkında bilgi verdi, oyunu tanıttı. Bu sırada biletleri ayarlayan görevliler boş yer olduğunu söyleyince, kendisine bilgi veren hanım da bu bilgiyi İngiliz sanatsevere hemen aktardı. Ancak kendisi, kıyafetinin uygun olmadığını, kravatı bulunmadığını belirtince tercüme yapan bayan hemen onu rahatlattı ve kıyafetinin gayet de uygun olduğuna ikna etti. Adam “ok” dedi ve bilet almak için elini cüzdanına attı bu sefer de görevliler, hanıma dönerek “lütfen kendisine söyleyin para vermesine gerek yok, bizim misafirimiz olsun” deyince o soğuk Ankara gecesinde bir anda her yer sıcacık oldu gibi geldi bana. Her fırsatta sanatın içine tükürmekle övünen siyasetçilerin olduğu bir ülkede yaşadığımı bir an için unuttum.

Bu yorum oyunun 23 Aralık 2008 tarihinde Ankara Operet Sahnesi’ndeki temsili referans alınarak yapılmıştır.

Evlilikte Ufak Tefek Cinayetler

Yazan: Eric – Emmanuel Schmitt
Çeviren: Şehsuvar Aktaş
Yöneten: Kemal Aydoğan
Oyuncular: Haluk Bilginer, Vahide Gördüm

Samimi bir bilgi paylaşmak istiyorum sizlerle. Herhangi bir oyunu seyretme isteğimi belirlerken eğer oyunculardan birisi Haluk Bilginer’se, kesinlikle kendimi o oyunun bir seyircisi olarak görmek isterim. Türk tiyatrosunun en önemli isimlerinden birisi olduğunu düşünüyorum. Ancak Vahide Gördüm’ü, bu oyunu izleyene kadar seyretme şansım olmamıştı ve kelimenin tam anlamıyla büyülendim. Ses rengi ve tonlaması, mimikleri, oyuna kendini verişi tamamiyle kusursuzdu. Bu kadar iyi bir tiyatro sanatçısı olduğunu bilmiyordum; cahilliğimden utandım. İki kişilik oyunlar zor olmalı diye düşünüyorum; tek kişilik bir oyunda kendi hatanızı yine kendiniz kapatabilirsiniz belki ya da daha kalabalık oyunlarda biraz daha rahat olabilirsiniz ama sahnede iki oyuncu olunca birbirleri ile olan ilişkileri büyük önem kazanıyor. Gilles ve Lisa’nın evliliklerini, bu evliliğin içindeki sorunları anlatan Evliikte Ufak Tefek Cinayetler bu açıdan harika bir oyun. Haluk Bilginer’in her zamanki nefis yorumu, Vahide Gördüm’üm kendine güvenen oyunu ile birleşince ortaya dört dörtlük bir performans çıkmış.

Öykünün de hakkını teslim etmek gerek. Süprizlerle dolu kurgusu, abartısız ilişki tanımları ve güzel saptamalarıyla içimizden, yabancı olmayan ama yine de şaşırtan bir oyun. Mükemmel sahne tasarımı için de Bengi Günay’a teşekkür etmeyi unutmamak gerekiyor.

İlgili Bağlantı: Oyun Atölyesi

Bu yorum oyunun 25 Aralık 2008 tarihinde Ankara Şinasi Sahnesi’ndeki temsili referans alınarak yapılmıştır.

Galilei’nin Yaşamı

Yazan: Bertolt Brecht
Çeviren: Ahmet Cemal
Yönetmen: Erhan Gökgücü
Oyuncular: Tamer Levent, Rengin Samurçay, Çetin Azer Aras, Serdar Kayaokay, Alper Tazebaş, Yavuz Sepetçi, Şemsettin Zırhlı, Fuat Çiyiltepe, Volkan Benli, Ersin Ayhan, Özlem Tokaslan, Pervin Bağdat, Bahadır Tunç, Koray Alper, Hande Keçeci, Çağlar Maçkalı, Tülay Sarıca, Sahir Tamer, Eşref Ergü Pişirici, Pınar Uslu, Ögür Günay, Tuba Tazebaş, Hasan Ataman, Erkan Erkoç, Gökhan Olcay, Volkan Eliaçık, Murat Ateş, Mahmut Işık, Tamer Yılmaz.

1564 – 1642 yıllarında yaşamış olan ünlü fizikçi Galileo Galilei‘nin hayatının en verimli dönemini ve Vatikan’la olan çatışmasını anlatan 2 perdelik bu oyun yaklaşık 3 saat sürüyor. Galile’i canlandıran Tamer Levent’in performansı izlemeye değer. Üç saat boyunca sesinde en ufak bir titreme / çatallaşma olmadan ve netliğinden hiçbir şey kaybetmeden sahnede performans gösteren Tamer Levent ile birlikte kalabalık kadronun tamamı kendi rollerinde gerçekten mükemmel bir performans sergiliyorlar. Özellikle önce hizmetçisin küçük oğlu sonra ise meslektaşı olan Andrea’yı canlandıran Koray Alper (çocuk Andrea) ve Serdar Kayaokay (Andrea) ile küçük keşiş Fulganzio rolünde sahneye çıkan Ersin Ayhan dikkat çekiyor.

Oyunun kendisi de içinize işleyecek ve öfkelendirecek kadar etkili. Bilim – sahte bilim ve dogmatik dini inançlar arasındaki mücadelin yüzyıllardır hemen hemen aynı şekilde sürüyor olmasını görmek gerçekten acı verici. Üzerinden yaklaşık 500 yıl geçmesine rağmen hala aynı mücadelenin devam ettiğini görmek ve bilimin saldırılara maruz kaldığını görmek acı verici.

Oyunda kafama takılan tek şey Galilei’nin efsane Eppur si muove (Yine de dönüyor!) cümlesini duyamamak oldu. Galiei – anlatıya göre – bu cümleyi kendi kuramını reddetmek zorunda kaldıktan sonra dışarı çıktığında kurar. Engizisyon mahkemesi karşısındaki tutumu uzun süre eleştirilen ve canını kurtarmak için “Dünya dönmüyor” demek zorunda kalan bu bilim insanının içini kemiren doğruluk sorgu çıkışında kendisini onun dudaklarından dışarı atar.

Bu yorum oyunun 18 Aralık 2008 tarihinde Çayyolu Tiyatrosu’daki temsili referans alınarak yapılmıştır.