Yönetmen: Martin Scorsese
Senaryo: John Logan ve Brian Selznic (Roman)
Yapım Yılı: 2011, ABD
Oynayanlar: Asa Butterfiled, Chloé Grace Moretz, Christopher Lee, Ben Kingsley, Sacha Baron Cohen, Ray Winstone, Emily Mortimer, Helen McCrory, Michael Stuhlbarg, Frances de la Tour, Richard Griffiths, Jude Law, Kevin Eldon, Gulliver McGrath, Shaun Aylward
1930’ların Paris’inde bir tren istasyonun herkes tarafından bilinmeyen duvarların arasında yaşamak zorunda kalan küçük bir çocuğun, Hugo’nun macerasına hoşgeldiniz. Babasını ve daha sonra da yanında yaşamak zorunda kaldığı amcasını kaybeden Hugo, kimsesiz bir çocuk olarak bu tren istasyonunda yaşamak zorundadır. Üstelik varlığının anlaşılmaması için (özellikle de istasyon polisi tarafından) sürekli istasyonun saatlerini tamir etmekte ve bu sayede hiç kimsenin duvarların öbür tarafına geçmesine gerek kalmamaktadır. Hugo’nun bütün amacı ona babası tarafından kalan tek şey olan “automaton” adını verdiği yazı yazan mekanik robotu çalıştırabilecek anahtarı bulmaktır. Babasından kendisine bırakılmış olası bir mesajı elde edebilmek için hem bulduğu parçalarla automaton’u tamir eder hem de anahtarı arar. Film, Hugo’nun bu gizemli arayışını ve anahtarın beklenmedik hikayesini bize anlatır.
Film, sinema tarihinin en önemli yönetmenlerinden Georges Méliés‘e bir saygı duruşudur. Méliés, 1900’lü yılların başında sinemaya inanılmaz bir dinamizm getiren, ilk bilim kurgular diyebileceğimiz filmleri çeken bir yönetmen, senarist, set işçisi ve oyuncu olarak efsanevi bir üne sahiptir. Jules Verne’in “Aya Seyahat” kitabından uyarlamış olduğu Le Voyage dans la Lune, bütün zamanların seyredilmesi gereken filmleri arasında tarihsel olarak ilk sırada yer alan bir başyapıttır. Hugo, çağımızın en önemli yönetmenlerinden Martin Scorsese‘nin, Georges Méliés ile buluşmasını sağlıyor. Kişisel olarak filmin bu yönü beni en çok etkileyen kısmı oldu. Günümüzde neredeyse sınırsız olanaklara sahip sinema endüstrisinin nereden nereye gelmiş olduğunu hatırlamak sadece nostaljik bir deneyim değil. Sinema gibi büyüleyici bir uğraşın ilklerini unutmamanın çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Hugo, kuşkusuz hem ses hem de görsel açıdan tam bir şölen. Teknik açıdan çok doyurucu bir film. Hugo Cabret’i canlandıran Asa Butterfield oldukça başarılı ve usta oyuncu Beng Lingsley’in varlığı filme çok şey katıyor. Bütün bunların içerisinden görece küçük bir rolü olsa da istasyon polisini oynayan Sacha Baron Cohen’in harika bir oyun çıkardığını söyleyelim. Babasından kalan izi takip eden Hugo Cabret’in nelere ulaşacağını keyifle ve heyecanla izleyeceğinize eminim.