Yönetmen: Michael Powell ve Emeric Pressburger
Senaryo: Hans Christian Andersen (masal) ve Emeric Pressburger
Yapım Yılı: 1948, ABD
Oynayanlar: Anton Walbrook, Marius Goring, Moira Shearer, Jean Short, Gordon Littmann, Julia Lang, Bill Shine, Leonide Massine, Austin Trevor, Esmond Knight, Eric Berry, Irene Browne, Ludmilla Tcherina, Jerry Verno, Robert Helpmann
Andersen Masallarından esinlenerek senaryolaştırılan Red Shoes 1940’ların en önemli dans filmlerinden birisidir. Masal, dansa tutkulu bir genç kızın edindiği kırmızı papuçların büyüsünü anlatır. Papuçlar o kadar kuvvetli bir büyüye sahiptir ki, küçük balerin yorgunluktan ölene kadar dans etmek zorunda kalır. Tutkusu aynı zamanda kendisinin sonu da olur.
Red Shoes, yukarıdaki hikayenin modern bir versiyonu gibi. Dans etmek dışında hiçbir amacı olmayan Victoria Page (Moira Shearer), onun yeteneğini keşfeden ve zirveye taşıyan Boris Lermantov (Anton Walbrook) ve nihayet filme aşk hikayesini katan Victoria’nın sevgilisi, yetenekli besteci Julian Craster (Marius Goring) sahne dünyasının büyülü atmosferinde oldukça insani duygulara yaşamaktadırlar. Victoria Page ile Boris Lermantov arasında filmin ilk bölümündeki bir diyalog oldukça dikkat çekici. Lermantov, Page’e “Neden dans etmek istiyorsun?” diye sorar, Page’in cevabı basittir “Peki siz neden yaşamak istiyorsunuz?”. Page’in baleye, dans etmeye olan tutkusu ile tam bir yetenek avcısı olan Lermantov’un zekası birleşince geriye bir tek müzik kalır ve onu da genç yetenek Craster halleder. Birlikte sahneye koydukları ilk dans gösterisi Red Shoes olur. Gösteri o kadar çok övgü alır ki, kahramanlarımız hemen yeni bir gösteri planlamaya başlarlar.
Filmin son bölümü, ikinci gösterinin hazırlıklarını kapsamaktadır. Aslında her şeyin yolunda gitmesi gerekirken Page ve Craster arasında filizlenen aşk Lermantov tarafından hiç hoş karşılanmaz. Burada, Lermantov’un gerçekten aşkı, özellikle Victoria Page’in sanatını yok etmeye yönelik bir tehlike olarak mı gördüğünü yoksa kendisinin de Page’e aşık mı olduğunu anlamakta güçlük çekiyoruz. Büyük ihtimalle her ikisinin de payı var. Aşık olan ve yakın gelecekte evlenerek farklı bir dünyaya adım atma riski bulunan bir balerinin Lermantov’un işine çok yaramadığı açık ama aynı zamanda Page’in sahnedeki nefes kesen performası ve güzelliği karşısında hiç kimse Lermantov’dan kayıtsız kalmasını da bekleyemezdi sanırım. Film, bu sorunun çözülmesine yönelik girişimleri anlatıyor ve süpriz bir sonla da bitiyor.
Bale konusunda bilgi sahibi olmadığım için filmdeki sahne performansları hakkında yorumda bulunmam doğru olmayacaktır. Ancak filmde önemli bir uzunlukta bale gösterisi var ve açıkcası büyük bir zevkle izliyorsunuz. Victoria Page rolündeki Moira Shearer, bu rol için galiba olabilecek en iyi isim. Hem fiziksel özellikleri oynadığı role çok uygun hem de Page’in tutkusunu ve zaman zaman çaresizliğini nefis yansıtıyor. 2006 yılında hayata gözlerini yuman bu ünlü balerin, Red Shoes‘da kelimenin tam anlamıyla muhteşem. Aynı olumlu yorumları diğer iki önemli karakteri oynayan Anton Walbrook ve Marius Goring için de söyleyebiliriz. Tabii ki özellikle dans sahnelerinde yıldızlara yardımcı olan diğer oyuncuların da katkısı tartışılmaz.
Filmin teknik özelliklerinden bağımsız olarak, Red Shoes, bize yaşamımızın anlamını sorgulamaya yönelik ipuçları içeren tutku dolu bir film. İstedikleri işle uğraşan insanların şansını, mutluluğunu ve doğal olarak da karşılaştıkları açmazları kuvvetli bir şekilde dile getiriyor. Adı gibi kırmızı bir film.