Yönetmen: Robert J. Flaherty
Senaryo (Fikir): Robert J. Flaherty
Yapım yılı: 1922, ABD
Oynayanlar: Allakariallak (Nanook), Nyla (Smiling Face), Cunayou, Allee, Alleegoo
Nanook of the North, 1922 yapımı bir belgesel / sessiz film denemesi. 1900’lerin başında özellikle Thomas Edison tarafında yapılan denemeleri saymazsak, belgesel niteliğindeki ilk uzun metrajlı yapım olma özelliğine sahip. Yönetmen ve gezgin Robert J. Flaherty de bu alandaki ilk isim. Milyonlarca dolarlık bütçelere sahip olan film ve belgesellerin sık sık sinema salonlarında ve TV’lerde gösterildiği bir dönemde, 1922 yılındaki bir yapımdan bahsetmek ilginç (hatta tuhaf) gelebilir size. Karşına geçip patlamış mısır yemeye pek uygun bir film olmasa da Nanook of the North sadece tarihi bir belge niteliği taşımıyor; aynı zamanda çok insani ve romantik bir yapım.
Kanada – ABD sınırı arasına yaptığı ziyaretler sırasında Robert J. Flaherty, Nanook (eskimo dilinde ayı anlamında), iki karısı ve çocukları ile tanışır. İlk tanışmalarında elde ettiği görüntülerin ilgi çektiğini görünce daha sonra onlarla bir müddet yaşamak amacıyla tekrar yanlarına gider ve günlük hayatlarını kameraya alır. Kameraya yansıyan bütün görüntüler gerçek. Nanook, ailesinin aç kalmaması için kar tilkisinde, büyük foklara kadar pek çok hayvanı avlamaya çalışan bir savaşçı, avcı, eş ve baba. Çetin kış koşullarına karşı mücadelenin yanı sıra özellikle kış mevsiminde açlıkla da savaşmak zorunda olan bu ailenin – her nedense – yüzünde gülümseme hiç eksik olmuyor. Av sahneleri oldukça heyecanlı ve asıl önemlisi “gerçek”. Özellikle karların altına saklanmış olan tilkiyi ve buzun altında yüzen fok balığını avlaması günümüz filmlerine çok yakın görüntüler içeriyor. Annelerin, çocuklarla olan iletişimi, çocukların kendi aralarında oynamalar ve baba Nanook’un ufak çocuğuna yay kullanmayı öğretmeye çalışması filmin en sıcak görüntüleri arasında. Filmde ana figür Nanook, ancak zaman zaman sürekli gülümseyen Nyla da sahneye çıkıyor. Genel olarak filmde açlığa kaşrı mücadele anlatıldığı için av sahnelerinde ve sonrasında hm Nyla hem de Cunayou (Nanook’un diğer karısı) yardımcı rollerde görünüyorlar. Onların da yardımıyla soğuktan korunmak için yaptıkları buz evin (igloo) sadece 1 saatte tamamlanıyor olması inanılmaz, üstelik yapılan buz evin penceresi bile var. Buz üzerinde geçen yaklaşık 80 dakikalık bu görüntüler kesinlikle içinizi ısıtacak. Yaşam, varoluş ve tabiat üzerine konuşulacak çok fazla kavramı içinde barındıran bir yapım. Ancak bu filmi sadece tek bir kelime ile tanımlamam istense, sanırım vereceğim en iyi cevap “romantik” olurdu.
Antropolojik bilgiler de barındıran filmden birkaç ufak ayrıntı:
– Nanook ve ailesinin kıyafetlerinin ana malzemesi kutup ayısı postu.
– Ayakkabıları fok derisinden ve deri sertleşmesin diye her gece eşler bu ayakkabıları kemirerek yumuşatıyor.
– Avladıkları hayvanların etlerini çiğ yiyorlar. Ateş yakmak zor, yaktıklarında da genelde kar suyu elde etmek için kullanıyorlar.
– Nanook ve arkadaşlarının yakalamaktan en çok memnun oldukları hayvan, yaklaşık 2 ton ağırlığı olan morslar.
– Mors dişlerini bıçak yapmak için kullanıyorlar.
– Alış verişlerini “beyaz adamla” takas usulü yapıyorlar ve getirdikleri hayvan postları karşılığında en çok talep ettikleri şeylerin başında renkli şekerler geliyor.
Filmden sonrası ile ilgili üzücü bir detaydan da bahsetmek zorunda hissediyorum kendimi. Film çekildikten ve Flaherty ABD’ye döndükten kısa bir süre sonra, yine açlık tehlikesi ile karşılaşan Nanook ve ailesi bölgenin iç kısımlarına doğru ilerlemişler ve maalesef zorlu bir kar fırtınası onların sonu olmuş. Bu sıcak, neşeli Eskimo ailesi için hazin bir son…