Bazı insanlar güzel yaşarlar.
Acımasızdır ama güzel yaşayan insanlara daha çok yakışır ölüm.
Eşinin ardından hayata gözlerin yuman usta bir sanatçı Meral Okay, kendisini tanıyanların zihinlerinde tarifsiz bir acı bıraktı muhakkak. Biz tanımayanların boğazında ise koca bir yumru. Ölen her insana üzülürüz, doğaldır bu ancak bazı insanların kaybına üzülürken farklı bir şeyler hissedersiniz. Boğanızdaki o yumrunun içerisindedir cevabı da… çıkaracak gücümüz var mıdır acaba?
Aynı eşi Yaman Okay gibi, Meral Okay’ın da acelesi varmış ki dolu dolu yaşadı.
“Tutku dolu bir adamdı” demişti Yaman’ının ardından, “tutku dolu bir adam“. Çok genç yaşta kaybettiği sevgisinin ardından onun da aklına gelmiştir mutlaka hemen ardından koşmak ölüme doğru. Belli ki bir şey durdurmuş Meral’i, yaşamaya devam etmiş, belli ki tutku dolu adamını o yokken de sevebilmek için yaşamayı seçmiş. Onun için demedi mi zaten “ölü birini sevmek çok zor” diye. Zordu, zordur… bundan kuşku duymak anlamsız, zordur ama ne güzeldir birini öldükten sonra bile sevebilmek. Yaşarken ikisi de birbirilerin hücrelerinde varolan Yaman ve Meral, Yaman terk edip gidince bu dünyayı Meral’de birleştiler belli ki… umarım şimdi de sonsuzlukta.
Aşk kendinden vazgeçme halidir demiş Meral Okay. Ne kadar güzel bir tanımlama. Bir başkası için ya da belki de “tek” olmak için kendinden vazgeçme hali. Halbuki yorucudur kendinden vazgeçmek, insan hep kendi hayatının ipleri kendi elinde olsun istemez mi? Kendisi olmak, kendi kararlarını kendisi vermek, kendisi başarmak ya da kendisi yenilmek istermez mi? İster. Güzel yürekli Meral’in bahsettiği vazgeçme bu değildir ki zaten. Bakın devamında ne der: “… kendi benliğini ezmeden ‘biz’ olma halidir aşk…“. “Biz olma hali”… tarihin her kıvrımında, romantik her adamın ve her kadının aradığı “biz olma hali”, “tek olma hali”, “çok olma hali”. Ölüme henüz dokunmaması gereken Yaman’ın ve Meral’in bize verdiği derstir bu oluşlar. Kalplerin hızlı atışından daha fazlasından bahsediyor ikisi de. Hayatta varolan iki farklı insanın tarihin ve zamanın belirsiz bir döneminde, bu absurd dünyanın saçma sapan bir köşesinde bir an için bile olsa “tek” olmaktan bahsediyorlar. Ne geçmişteki yaşamlar var bunun içinde ne de geleceğe yönelik planlar. “Tek” olabildiğiniz insan da “tek”tir, beğenseniz de beğenmeseniz de “tek”tir.
Sırf sen sevdiğin için her seferinde aynı çiçeği alan adamın tutkusudur bahsettiğimiz ya da sırf sen sevdiğin için parmak uçlarıyla yüzüne dokunan kadının narinliğidir, “tek olmak” her şeye inat “çok olmak”tır aslında. Yaman Meral için oldu bunu ve belli ki Meral de Yaman için. O yüzden ölüme dokunan bu güzel yüreklerin hikayesi boğazınızda bırakıyor koca bir yumru. Sadece ölümün karanlığı ya da korkusu değil içinizdeki, Orhan Veli’nin dizeleridir gözünüzün önündeki o hüzünlü sis:
Benim, bardağın , sürahinin ,
Önümüzdesin ; rengin uçmuş,
Bu ; eski , sevdiğim bir duruş
Elin , içinde benimkinin.
İçelim! Madem ömrümüz hoş
Geçmiş , tatmamışız ayrılık ;
Madem ne bardağımız kırık,
Madem ne sürahimiz boş.
Bir gün ikimizden birimiz
İçmek veya doldurmak için
Burada olmayabiliriz.
Yaşama ait her şeyi onarmak mümkündür; her korkutucu sorun eninde sonunda geçer gider. Her kötü anın mutlaka bir bitişi vardır. Yaman, Meral’e; Meral, Yaman’a kavuşabildikten sonra ölüme dokunmak bile güzeldir.
Bazı insanlar güzel yaşarlar.
Acımasızdır ama güzel yaşayan insanlara daha çok yakışır ölüm.