Elegy (Aşk Peşinde)

Yönetmen: Isabel Coixet
Senaryo:
Philip Roth ve Nicholas Meyer
Yapım Yılı:
2008, ABD
Oyuncular:
Penelope Cruz, Ben Kingsley, Dennis Hopper, Patricia Clarkson, Peter Sarsgaard, Deborah Harry, Charlie Rose, Antonio Cupo, Michelle Harrison, Sonja Bennett, Emily Holmes, Chelah Horsdal, Marci T. House, Alessandro Juliani,

Hemen belirtmek gerekiyor ki filmin adını (Elegy), Aşk Peşinde olarak çevirmek büyük bir haksızlık. Öncelikle, Aşk Peşinde ismi ile filmde yaşananlar arasında direkt bir ilişki yok; hatta filmin ağırlığını kaldırmıyor diye düşünebiliriz. Aşka Ağıt, örneğin, daha iyi bir isim olabilirdi. Film, Philip Roth’un Türkçe’ye Ölen Hayvan (The Dying Animal) isimli kısa romanından uyarlanmış. Kitabı da okuma şansım olduğu için ikisi arasındaki farklılıkları da görme şansım oldu.

David Kepesh (Ben Kingsley), ünlü bir edebiyat profesörüdür. Yıllardır yalnız yaşayan bu boşanmış adam günlük ilişkilerle hayatanı devam ettirirken eski bir öğrencisine (Consuela Castillo; Penelope Cruz) aşık olur. Ancak gerek aralarındaki yaş farkı gerekse Consuela’nın nefes kesici güzelliği bu yaşlı adamı oldukça yıpratır. Aşık olmamak için direnirken aynı zamanda da deli gibi aşık olan bir adamın çaresizliği filmin başından sonuna kadar izleyenleri hüzünlü bir duygudurumuna sokuyor. İşin ilginci, her ne kadar Kepesh, terkedileceği korkusu yaşasa da Consuela ona çok bağlıdır ve aralarındaki sorunlar Consuela’nın ondan olası sıkılmasından değil, Kepesh’in korkularından kaynaklanır. Filmi izlerken Kepesh’in korkularına hak veriyorsunuz aslında; bu açıdan Ben Kingsley’in Kepesh yorumu mükemmel. Adım adım yaşlanan ve bundan ölesiye korkan bir adamı bütün canlılığı ile görüyorsunuz. Hayran olduğum ve tanıdık gelen bir yaklaşımı var Kepesh’in; sevdiği kadını bir kadın olarak değil bir sanat eseri olarak seviyor. Herhalde çok adam böyle sevebiliyordur ve çok az kadın böyle seviliyordur. Penelope Cruz, son yıllarda benin en beğendiğim oyuncuların başında geliyor. Bu filmdeki performansı da tek kelime ile olağanüstü. Özellikle filmin son 20 dakikasındaki Consuela yorumu inanılmayacak kadar güzel.

Kitapta sert olarak tanımlayabileceğimiz diyaloglar ve olaylar filme aktarılmamış. Belki de yönetmen, bu sahnelerin filmi gereksiz şekilde erotik bir filme dönüştüreceğinden kaygılanmış olabilir. Ancak yine de başarılı bir uyarlama olduğunu kabul edebiliriz.

Hem film hem de kitap acı verici. Acıdan hoşlanıyorsanız ve yaşlanmaktan korkuyorsanız bir kere daha yüzleşmeye hazır olun.

IMDB Sayfası

Vicky Cristina Barcelona

Yönetmen: Woody Allen
Senaryo: Woody Allen
Yapım Yılı: 2008, İspanya – ABD
Oyuncular: Rebecca Hall, Scarlett Johansson, Javier Bardem, Penelope Cruz, Christopher Even Welch (anlatıcı), Chris Messina, Patricia Clarkson, Kevin Dunn, Julio Perillan, Juan Queseda, Richard Salom, Manel Barcelo, Josep Maria Domenech, Emilio de Benito, Maurice Sonnerberg.

Amerika’lı iki arkadaşın, Vicky (Rebecca Hall) ve Cristina (Scarlett Johansson)’nın, Barselona tatilinin anlatıldığı film sıcak, romantik, neşeli bir aşk hikayesi şekline bürünüyor. Bu ikilinin tanıştığı ve etkilendiği Juan Antonio Gonzalo (Javier Bardem) hayatın anlamını keşfettiğine dair inancı olan bohem bir ressam. İlk tanışmaları da belki bu bohemliğin verdiği rahatlıkla gerçekleşiyor. Juan Antonio her iki genç kadından da etkileniyor ve bunu da saklamıyor; ancak eski eşi Maria Elena (Penelope Cruz) ortaya çıkınca işler biraz sarpa sarıyor…

Vicky ile Cristina birbirlerine – en azından başlarda – pek benzemiyorlar. Vicky ne kadar kuralcı ve emniyetçiyse, Cristina da o kadar serbest ve delidolu. Ancak bu delidoluluk Cristina’nın önemli bir açmazı da aynı zamanda; hayatın ve aşkın anlamını arayan ve bulmamak için de özel gayret gösteren bir genç kadını izliyoruz. Anlamı bulamamak onun için bir sorundan ziyade, yeni denemeler, yeni hayatlar ve yeni aşklar için bir başlangıç noktası. Kuralcı Vicky ise nişanlılıktan evliliğe doğru kararlı adımlarla giderken aslında isteğinin bu olmadığını da gayet iyi biliyor. Film, bu çaresizlikler anlatma açısından oldukça başarılı; Javier Bardem ve Penelope Cruz her zamanki gibi üstün performansları ile dikkati çekiyor. Benim eksik bulduğum yerlerden birisi Maria Elena’nın hikayesine yeterince yer verilmemesiydi. Bu renkli ve tuhaf kadını biraz daha irdelemek sanki iyi olurmuş diye düşündüm; ikinci ama ilki kadar önemli olmayan eksiklik ise filme adını veren Barselona’nın güzelliklerinin çok kısıtlı olmasıydı. Gerçi olduğu kadarı bile sizi büyülemeye yetiyor ama belki daha farklı mekan çekimleri de filmde olabilirmiş. Arşivinizde bulunması gereken bir film.