Mr. Nobody

Yönetmen: Jaco Van Dormael
Senaryo: Jaco Van Dormael
Yapım Yılı: 2009, Kanada, Belçika, Fransa, Almanya
Oynayanlar: Jared Leto, Sarah Polley, Diane Kruger, Linh Dan Pham, Rhys Ifans, Natasha Little, Toby Regbo, Juno Temple, Clare Stone, Thomas Byrne, Audrey Giacomini, Laura Brumagne, Allan Corduner, Daniel Mays, Michael Riley

Nothing is real, everything is possible.
(Hiçbir şey gerçek değildir, her şey olasıdır.)

Nemo 9 yaşındayken (Thomas Byrne) anne ve babası boşanmaya karar verir. Hangisinin yanında kalacağına karar vermek zorundadır ve karşısında iki seçenek vardır. Bütün film bu seçenekler üzerine kurulu. Bu sefer 15 yaşına gelen genç Nemo (Toby Regbo), kız arkadaşını seçecek ve aynı Nemo yetişkin olduğunda (Jared Leto) evlilik yolunda adım atacaktır. Bütün bu seçenekleri yeniden değerlendiren ve hatırlamaya çalışan Nemo ise aslında 118 yaşındadır ve yaşı nedeni ile ölecek olan son kişidir.

Mr. Nobody, karışık hatta kaotik bir konuyu seyircinin merakını üst düzeyde tutarak anlatıyor. Yaşam boyu yaptığımız (ve de yapmadığımız seçimlerin) bize nasıl bedeller olarak döndüğünü anlatan güzel bir hikaye. Hikayenin temelinde zaman kavramı var. Filmin pek çok yerinde Stephen Hawking’in kitaplarından anlatılara rastlamanız mümkün, seyirci çok bunaltmadan ve her şeyi iyice karmaşık hale getirmeden sicim kuramı, paralel evrenler, büyük patlama ve zaman algısı gibi konulardan da kısaca bahsediyor. Alternatif seçimlerin insanların geleceğini nasıl değiştirebileceğini görmek ve tartışmak açısından mükemmel bir film. Sadece romantik ilişkilere yönelik tercihlerin bile geleceği hiç tahmin edemeyeceğimiz bir noktaya getirmesini düşünmek hem ilginç hem de korkutucu. Son zamanlarda seyretme şansı bulduğum ve gözden nasıl kaçırdığıma şaşırdığım en iyi film diyebilirim. Senaryo mükemmel ve oyuncular da hikayenin hakkını veriyorlar.

Filmin zaman akışı üzerine anlatıkları ile ilgili olarak söylenecek çok şey var. Eğer sicim kuramı sadece bir fantazi değil büyük bir olasılık ise seçtiğimiz ve seçmediğimiz her alternatifin diğer insanların alternatifleriyle çarpıldığında ortaya çıkan sonsuz sayıda paralel evrende yaşıyoruz demektir (tabii bazılarında çoktan ölmüş de olabiliriz). Varoluşsal açıdan Sartre’ın özgürlüğü neden büyük bir sorumluluk olarak tanımladığını daha iyi anlıyoruz. Yaptığımız her seçim, sadece bizim değil çevremizdeki (hatta belki bizden çok uzaktaki) insanların da nasıl yaşayacağını belirliyor. Bu, gerçekten büyük bir sorumluluk. Ne kadar rasyonel kararlar almaya çalışırsak çalışalım her şeyin olası olduğu bir dünyada o kadar da kontrolümüz yok. Üstelik sonuç hep aynı: Ölüm. Belki de Mr. Nobody’nin bütün film boyunca bize anlatmaya çalıştığı da bu. Her alternatif dünyasında birlikte olduğu her farklı kadını büyük bir bağlılıkla seven Nemo, kendi istediğinden çok emin olmayan (büyük aşkı Anna hariç) kadınlardan daha fazla sorumluluk alıyor. Kişiler değişiyor ama duygu sabit kalıyor. Bizler için tek avantaj geleceği göremiyor olmamız. Hiç değilse aldığımız kararların doğru olduğuna dair ilüzyonumuz bir süre daha devam edebiliyor.

IMDB Sayfası

My Life Without Me (Bensiz Hayatım)

Yönetmen: Isabel Coixet
Senaryo: Isabel Coixet ve Nanci Kincaid
Yapım Yılı: 2003, İspanya
Oynayanlar: Sarah Polley, Amanda Plummer, Scott Speedman, Leonor Watling, Deborah Harry, Maria de Medeiros, Mark Ruffalo, Julian Richings, Kenya Jo Kennedy, Jessica Amlee, Esther Garcia, Camille Martinez, Maria Cami, Deanne Henry, Gillian Barber

“…Bu sensin. Yağmurda gözler kapalı. Böyle bir şey yapacağını hiç hayal etmezdin. Kendini hiç böyle görmemiştin. Bunu nasıl tanımlayacağımı bilmiyorum. Bu, tıpkı aya basan o insanlardan olmak gibi. Ya da saatlerce günbatımını seyreden biri olmak gibi. Sanırım ne tür insanlardan bahsettiğimi biliyorsun. Belki bilmiyorsun. Her neyse böyle biri olmak hoşuna gidiyor. Soğukla savaşmak… Suyun ıslaklığını tişörtünde hissetmek. Islaklığın tenine işlemesini hissetmek. Ve toprağı hissetmek. Ayaklarının altında büyüyen yumuşak otları ve… o kokuyu. Yapraklara çarpan yağmur damlacıklarının sesini. Okumadığın kitaplarda sözünü ettikleri tüm şeyler… Bu sensin. Kim tahmin edebilirdi? Sen…”

Yukarıdaki cümleler 17 yaşında evlenen, 18 ve 19 yaşındayken iki kez çocuk sahibi olan, evlendiği kocası ile bir karavanda yaşamayı seçen bir kadının cümleleri. Üçüncü çocuğuna hamile olduğunu düşünüp hastaneye gittiğinde rahim kanseri olduğunu ve sadece 2 – 3 ay ömrü kaldığını öğrenir. Bu cümleler, “Neden ben?” sorusuna verilen yanıtlar olarak filmin başında karşınıza çıkıyor. Ann (Sarah Polley) ve kocası Don (Scott Speedman) mutlu bir evlilik sürmektedirler ancak Ann’in o henüz 24 yaşındayken kendisini yakalayan hastalığı Ann’in dünyaya bakış açısını değiştirecektir. Beklenenden farklı olarak Ann bu olayı ne kocasına ne de herhangi bir başka bir kişiye söylemeyi tercih etmiyor. Onun yerine kendisi için ölmeden önce yapılacaklar listesi çıkarıyor. Çocukları için sesini kaydetmekten, kocasına yeni bir eş bulmaya ve başka bir adamla aşk yaşamaya kadar hemen her şey bu listenin içerinde var…

Yönetmen Isabel Coixet, bu dramatik öyküyü daha da acıklı bir hale getirmekten özellikle kaçınmış gibi. Bildik, klişe sahneler ya da diyaloglar yok. Seyirciyi ağlatarak etkilemeyi düşünmemiş bile, onun yerine daha kuvvetli mesajlar, etkili çözümlemeler ve harika oyunculuklarla büyüyen duygusallık var. Ölümü anlatırken aslında yaşamın da ne kadar önemli olduğunu ince ince zihninize dokuyan bir film. Arşivinizde mutlaka bulunmalı.

IMDB Sayfası