Yönetmen: Darren Aronofsky
Senaryo: Mark Heyman, Andres Heinz
Yapım Yılı: ABD, 2010
Oynayanlar: Natalie Portman, Mila Kunis, Vincent Cassel, Barbara Hershey, Wiona Ryder, Benjamin Millepied, Ksenia Solo, Kristina Anapau, Janet Montgomery, Sebastian Stan, Toby Hemingway, Sergio Torrado, Mark Margolis, Tina Sloan, Abraham Aronofsky
New York’un rekabetli ortamında başarıya ulaşmaya çalışan bir balerinin muhteşem hikayesi. Kuğu Gölü’nün farklı bir uyarlamasında baş rolü almak için uğraşan Nina Sayers (Natalie Portman), hem Kuğu Gölü’nde hem de kendi hayatında birbiri ile çatışan Beyaz Kuğu Prenses Odette ile Siyah Kuğu olan kötü kızkardeş Odile arasında gidip gelir. Sahnede gayet normal ve beklendik olan bu ikiliem kendi hayatına da yansıyınca ortaya ilginç, gerilimli, tempolu bir hikaye çıkar.
Sanat dünyasının belki de en acımasız alanlarından birisi olan balede, Nina’nın uğraşması gereken sadece kendi dans becerisi değildir kuşkusuz. Annesinin gölgesi hemen her adımda onu takip eder. Sadece annesi değil bale grubundaki diğer balerinle de yaşadığı sorunlar, yalıtılmışlık hissi ve gitgide artan ve kontrol etmekte zorluk çektiği hırsı onu yavaş yavaş Odile’e döndürmeye başlar. Nina, filmin başında Prenses Odette kadar saf ve çekingen bir karakterken, sonlara doğru Siyah Kuğu’ya dönmeye başlar. Bu, yıllarca sakladığı tutkuyu bir anda dışarı bırakan bir genç kadının hikayesidir.
Oscar ödülleri hakkında her zaman tartışmalar olur. Bu filmde Natalie Portmen, 2010 yılı Oscar ödüllerinde en iyi kadın oyuncu ödülünü aldı ama hem filmin hem de yönetmenin ödül almaması sanırım süpriz oldu. Aronofsky’nin yönetmenlik dehası filmin her yerinde, her ayrıntısında hissediliyor ama bence asıl başarısı filmi bir klasik müzik bestesi kalitesinde sunuyor olması. Zaman zaman yavaşça yükselen tempo, tam zirvede arka arkaya yaratılan gerilimler ve sonunda tekrar seyirciye bıraktığı dinlenme zamanları düşünülürse film gerçekten çok iyi tasarlanmış ve yönetilmiş. Belki tek eleştirim Odile karakterinin filmin özünü oluşturmasına rağmen Odette’ye kıyasla çok az bir yer kaplaması olur. Sahnedeki Odile, hiç değilse, çok daha kuvvetli kullanılabilirdi diye düşünüyorum.
Bu filmi beğendiyseniz ve biraz daha bale seyretmek istiyorsanız, 1948 yılı yapımlı klasik bir film olan Red Shoes (Kırmızı Papuçlar) filmini şiddetle öneririm.