2009 (1971), Can Yayınları, 160 s.
Çeviren: Tahsin Yücel
Varoluşçu felsefenin en önemli isimlerinden olan Albert Camus‘nün Mutlu Ölüm‘ü diğer kitaplarından biraz daha farklı bir yazılış öyküsüne sahip. 1971 yılında, Camus‘nün ölümünde 11 yıl sonra basılan bu kitap hem kahramanı hem de hikaye örüntüsü ile Yabancı‘yı fazlasıyla anlatıyor. Aslında bir bakıma Yabancı‘nın ortaya çıkmasına neden olan kitaplardan birisi olarak da görülebilir. Camus, Mutlu Ölüm‘de de kendisine ve topluma yabancı bir adamın hikayesini anlatıyor. Hatta kitabın hemen başlarında yeralan bir Pazar günü anlatısı neredeyse birebir Yabancı‘ya ilham vermiş gibi duruyor. Mutlu Ölüm‘deki kahramanımızın adı Mersault’dur; bu isim Yabancı‘da Meursault olacaktır. Mersault, deniz – güneş anlamına gelirken, Meursault ise ölüm – güneş anlamına geliyor. Camus‘nün, Cezayir’in güneşine ve denizine olan hayranlığını da hesaba katacak olursak seçilen isimler çok da şaşırtıcı değil tabii ki.
Mutlu Ölüm, iki temel bölüme ayrılmış bir roman: (1) Doğal Ölüm ve (2) Bilinçli Ölüm. Birinci bölümde, Mersault, bir adamı, engelli Zagreus’u öldürür. Ne kurbanın ne de katilin garipsemediği ama pek de anlamı olmayan bir cinayettir bu. İçinde suçluluğun ya da uzun vadeli planların olmadığı bu cinayetten sonra Mersault Avrupa’yı gezer, kendi varoluşuyla başbaşa kalır. İkinci bölümde ise Mersault yeniden Cezayir’e döner. Vaktinin çoğunu “Dünyanın Karşısındaki Ev” diye tanımladığı yerde geçirir, evlenir, hastalanır ve Zagreus’la buluşmayı bekler…
Camus‘nün diğer eserlerinde olduğu gibi burada da çok ciddi varoluşsal sorular roman kahramanı sayesinde karşımıza çıkıyor. “İnsan insanın gücünü azaltır” diyen Mersault’un gözünden güneşi, denizi, hayatı ve ölümü yeniden görüyoruz. Yabancı‘ya hayat veren bu kitabı mutlaka okumak lazım.