Yönetmen: Seren Yüce
Senaryo: Seren Yüce
Yapım Yılı: 2010, Türkiye
Oynayanlar: Bartu Küçükçağlayan, Settar Tanrıöğen, Nihal G. Koldaş, Esme Madra, Erkan Can, Feridun Koç, Mehmet Ünal, Cem Zeynel Kılıç, İlhan Hacıhafızoğlu
Tipik bir Türk ailesi. Milliyetçi muhafazakar hayat biçimini benimseyen, hali vakti yerinde bir müteahhit baba Kemal Bey (Settar Tanrıöğen), kendi kendine şikayet etse de evini çekip çevirmeye gayret eden bir anne Nazan Hanım (Nihal G. Koldaş) ve hayatını ne tarafa doğru yönlendirmesi konusunda karar veremeyen, tam anlamıyla “boş” bir yaşam süren ergen üniversite öğrencisi Mertkan (Bartu Küçükçağlayan) arasındaki ilişki çoğu insan tanıdık gelecektir.
Mertkan, kararsız, ürkek, ne istediğini bilmeyen ve duygularını ifade etmek konusunda cimri bir gençtir. Günlük rutinleri arasında sadece yemek yemek, bilgisayarda kendisini çok yormayacak oyunlar oynamak ve alışveriş merkezilerinde arkadaşlarıyla takılmak bulunan bu delikanlı politik olarak da keskin görüşlere sahip olmayan sadece hayatını yaşayan (sadece nefes alan) bir genç insandır. Hayatla ilgili bir planı olmamasının yanı sıra kendisine sunulan önerilere de itiraz edecek kuvveti bulamana çekingen bir karaktere sahiptir. Doğal olarak böyle bir karakterin babası ise tam aksine “iş bitirici”, otoriter ve duygusuzdur. Her ne kadar oğlunu sevdiğini hissediyor olsak da kendi dünya görüşüne o kadar kapatmıştır ki kendini alternatif hiçbir dünya onun kafasında zaten varolamaz. Bu nedenle oğlunun da kendisi gibi olmasını istemesi kadar doğal bir şey olmayacaktır.
Çaresiz Mertkan’ın hayatını değiştirebilecek tek şey karşısına çıkmakta gecikmez, Gül (Esme Madra). Mertkan Gül’ü sever ama Gül’ün sevgisi daha koşulsuz ve cesurdur. Mertkan ise karşısına çıkan ilk engelde kafasının karışmasına izin verecektir. Genç kızın Van’lı olduğunu öğrenen milliyetçi babanın öğüdü açıktır: “Bu kızı bırak”. Hayatından ilk defa farklı bir dünyanın var olduğunu gören, belki de ilk defa dolmuşa binmek zorunda bile kalan Mertkan için önünde iki seçenek vardır: Ya babasını dinleyip çoğunluğa katılacak ya da ne olursa olsun sevdiğin insanın peşinden gidecektir.
Çoğunluk, basit bir aşk hikayesinden çok daha fazlasını içeriyor. İnsanların nasıl robotlaşabildiğinin, çoğunluk dediğimiz o kirli kalabalığın bizi nasıl engellediğini, aslında aldığımız kararların bize ait olmamasını nasıl gözden kaçırdığımızı tüm çıplaklığı ile gözler önüne seriyor. “Böyle olmasını istiyorum” yalanını ne kadar rahat söylediğimizin güzel bir örneği anlatılan hikaye. Aile, kültür, din vb. değerlerin elimize ender geçen fırsatları kaçırmamıza nasıl neden olduğunu abartısız bir dilde anlatıyor. Bu açında Çoğunluk, rahatsız edici bir film. Yalınlığı nedeni ile size nerede olduğunuzu ve kim olduğunu bir kere daha hatırlatıyor.
Filim baba – oğul rollerini oynayan Settar Tanrıöğen ve Bartu Küçükçağlayan göz kamaştırıcı bir performans sergiliyorlar. Çok doğal oynamalarına ek olarak rolleri onlara çok yakışmış. Filmde iki kusur var: (1) genelde Türk filmlerin ortak sorunu olan sahne atlamalar (ani geçişler ve boşluklar) ve (2) yardımcı rollere başrollerdeki özenin gösterilmemesi. Oldukça dar bir kadro kullanılması filmin gücünü azaltmış diye düşünülebilir. Ancak genel olarak seyredilmesi ve arşivde bulunması gereken bir film.