Argo

Yönetmen: Ben Affleck
Senaryo: Chris Terrio, Joshuah Bearman
Yapım Yılı: 2012, ABD
Oynayanlar: Ben Affleck, Bryan Cranston, John Goodman, Alan Arkin, Victor Garber, Tate Donovan, Clea DuVall, Scoot McNairy, Rory Cochrane, Christopher Denham, Kerry Bishe, Kyle Chadler, Chris Messina, Zeljko Ivanek, Titus Welliver

4 Kasım 1979 tarihinde, Tahran’daki Amerikan Büyükelçiliği Humeyni yanlısı İran’lı üniversite öğrencileri tarafından işgal edilir ve 52 elçilik çalışanı rehine durumuna düşerler. Öğrencilerin isteği, Başkan Jimmy Carter döneminde Amerika’ya sığınan Şah Pehlevi‘nin İran’a teslim edilmesidir. Bu karmaşa sırasında 6 elçilik çalışanı farkettirmeden kaçarak Kanada Büyükelçiliğine sığınırlar. CIA, bu 6 kişiyi kurtarmak için olası operasyon seçeneklerini masaya yatırır.

İran rehine krizi olarak bilinen bu olay tam 444 gün sürdü. Film, sadece 6 kişinin gerçek kurtarılma öyküsünü anlatıyor. CIA ajanı Tony Mendez (Ben Affleck), rehineleri kurtarmak için sahte bir film projesi hazırlar. Filmin adı hiçbir şey ifade etmeyecek Argo‘dur. Bir bilimkurgu filmi gibi senaryosu yazılan, posterleri basılan, gazetelere reklamları verilen film mümkün olduğunca “gerçek” bir kimliğe büründürülmeye çalışılır. Amaç, bazı sahnelerin çekimi için Tahran’a gitmek ve sözde çekilen bu Kanada filmi için önceden izinleri alınan 6 kişilik ekibe, o an için Kanada Büyükelçiliğine sığınmış olan Amerikalıları ekleyerek kurtarmaktır. Onlar bununla uğraşırken, Amerikan Büyükelçiliğinde kağıt kırpma makinesinde yok edilmeye çalışılan ve içinde söz konusu 6 kişinin fotoğraflarının da bulunduğu belgeler halı dokumacısı olan kadınlar ve çocuklar yardımıyla bir araya getirilmeye çalışılmaktadır. Zaman karşı stresli bir yarış başlar.

Film, gerçek bir hikayeye dayanmasına ve sonu belli olmasına rağmen yoğun temposu ve yarattığı heyecanla daha ilk dakikalardan itibaren sizi içine çekiyor. Ben Affleck yönetmen olarak da çok başarılı olduğunu kanıtlamış durumda. Hem heyecan seviyesini en üstte tutmayı başarmış hem de abartılı sahnelerde ve oyunculuklardan kaçınmış. Mümkün olduğunca gerçeği olduğu gibi aktarmaya çalışmış ama film vizyona girer girmez İran’ın tepkisini çekti. Bir kısmı Türkiye’de çekilen film, 2013 Oscar ödülleri için kuvvetli bir aday. Mutlaka seyredilmesi lazım.


IMDB Sayfası
Filmin Resmi İnternet Sayfası

Extremely Loud & Incredibly Close

Yönetmen: Stephen Daldry
Senaryo: Eric Roth ve Jonathan Safran Foer (roman)
Türkçe Adı: Çok Gürültülü ve Çok Yakın
Yapım Yılı: 2011, ABD
Oynayanlar: Thomas Horn, Tom Hanks, Sandra Bullock, Zoe Caldwell, Dennis Hearn, Paul Klementowicz, Julian Tepper, Caleb Reynolds, John Goodman, Max von Sydow, Stephen Henderson, Lorna Pruce, Viola Davis, Jeffrey Wright, Hazelle Goodman

Extremely Loud & Incredibly Close, küçük bir yıldızın, Oskar Schell rolündeki Thomas Horn’un seyirciyi allak bullak ettiği bir film. Thomas Horn o kadar başarılı ki, Tom Hanks, Sandra Bullock, Max von Sydow gibi yıldızlar bile onun önüne geçemiyor. Umarım bu genç yıldızı ileride de farklı filmlerde aynı başarıda seyretme şansı buluruz.

9 yaşındaki küçük Oskar, babasına hayran, onu model alan ve dünyada olup biten her şeyi merak eden zeki bir çocuktur. Baba ve oğlu arasındaki ilişki sadece karşılıklı bir sevgi ilişkisi değil aynı zamanda entelektüel bir alışveriştir. Bu güzel ilişki 11 Eylül 2001’de, Dünya Ticaret Merkezine yapılan saldırı ile kısmen biter. Çünkü baba Thomas Schell (Tom Hanks) saldırının yapıldığı saatlerde gökdelenin 106. Katında toplantıdadır. Evi 6 kez arayan Thomas Schell’in amacı kötü bir şey olmadan önce son bir kere daha oğluyla görüşebilmektir ama bu dileğini gerçekleştiremez. Film, babasının ölümüyle sarsılan ve kendine özgü bir yas süreci içerisinde karşılaştığı bu travmayla baş etmeye çalışan küçük bir çocuğun hikayesini bize aktarır. Babasının dolabında, mavi bir vazonun içinde bulduğu bir anahtarın hangi kilidi açacağını bulmak isterken babasına yaklaşan ama aynı anda annesinden de uzaklaşan Oskar’ın işi oldukça zordur. Anahtarın hangi kilidir açtığını bulabilmek üzere pek de alışık olmadığı şekilde onlarca insanla iletişim kurmak zorundadır.

Arayış ve yolculuk temaları filmlerde ve romanlarda sıklıkla kullanılan konular arasındadır. Bu filmde de başından sonuna kadar çetrefilli, zorlu ve heyecanlı bir arayışa ortak oluyoruz. Oskar, babasının dolabında bulduğu anahtarın hangi kilidi açtığını ararken her adımda babasına biraz daha yaklaşır. Belki de onun ölmediğini düşünmenin ya da öldüğünü düşünmemenin etkin bir yoludur bu arayış. Karşılaştığı her yeni insan ve tanık olduğu her farklı yeni kayıp aslında onu aynı zamanda rahatladır da. Gizemli yaşlı adam “Kiracı” (The Renter, Max von Sydow), örneğin, sesini kaybetmiştir ve sessizliğine rağmen ile Oskar’a yardım edecektir.

Bu film, 9 yaşındaki bir çocuğun yas sürecini çok güzel anlatıyor. Babaların çocuklarını seven adamlardan daha fazla bir anlama geldiğini ya da gelebileceğini anlatırken, size de çocuğunuz varsa onu yoksa babanızı hatırlatıyor (ya da her ikisini birden). Bu nedenle filmi izlerken boğanızda sürekli kocaman bir düğüm olacağını baştan söyleyelim. Olayın merkezinde 11 Eylül olayları olmasına rağmen film herhangi bir politik argüman içermiyor; sadece anne Linda Schell’in (Sandra Bullock) “eşinin onu tanımayan insanlar tarafından öldürülmesine” yönelik isyanını paylaşıyorsunuz.

Extremely Loud & Incredibly Close, içerdiği onlarca psikolojik tema açısından çok zengin bir film. Hikaye kurgusu oldukça sıradışı ve süprizlerle dolu. Beklemediğiniz bir sürü olay oluyor ama bu olayların tamamı çok ince işlenmiş bir mantık zincirine dahil. Bu açıdan da oldukça doyurucu. Herkesin, ama baba olanların mutlaka seyretmesi gereken bir film.

IMDB Sayfası

Artist, The

Yönetmen: Michel Hazanavicius
Senaryo: Michel Hazanavicius
Yapım Yılı: 2011, Fransa / Belçika
Oynayanlar: Jean Dujardin, Berenice Bejo, John Goodman, James Cromwell, Penelope Ann Miller, Missi Pyle, Beth Grant, Ed Lauter, Joel Murray, Bitsie Tulloch, Ken Davitian, Malcolm McDowell, Basil Hoffman, Bill Fagerbakke, Nina Siemaszko

Günümüzde sinema endüstrisine yapılan teknik yatırım gerçekten göz kamaştırıcı. Hem görsel hem de işitsel efektlerin filmlere katkısı tartışılmaz. Sinema salonunda film izlediğimizde kocaman perdeye yansıyan muhteşem görüntülerin ve harikulade ses düzeninin bizi etkilememesini düşünemeyiz bile. Oyuncuların kendilerine has sesleri de o kadar önemlidir ki animasyon filmlerindeki çizgi karakterleri bile onlar seslendirirler. Ses ve görüntü sinemanın vazgeçilmez ögeleridir.

Yönetmen / senarist Michel Hazanavicius, çok cesurca davranarak bir sessiz filme imza atmış. Üstelik film, sesiz filmlerin çekildiği 1920’lerdeki tekniklere uygun olarak 1.33:1 formatında çekilmiş (Academy Ratio adı verilen bu format için bknz.) Filmin başında, bir sessiz filmin nasıl devam edeceğini merakla bekliyorsunuz, “acaba sıkılacak mıyım?”, “arka plandaki müzik beni yoracak mı?”, “hikayeyi kaçıracak mıyım?” gibi pek çok soru doğal olarak aklınıza geliyor. Her yeni sahnede beğenmeyeceğiniz, sıkılacağınız bir ayrıntı bekler oluyorsunuz ama böyle bir sahne hiç gelmiyor karşınıza. Başından sonuna kadar – ufak süprizleri saymazsak – ses duymadığımız bu film size kıpırdama şansı bile vermiyor. Son yıllarda seyrettiğim en yaratıcı, en etkili, en başarılı filmlerden birisi. Yaklaşık 12 saat sonra verilecek olan 2012 Oscar ödüllerinde en büyük adayım bu film.

George Valentin (Jean Dujardin), sessiz filme dönemin en önemli aktörlerinden birisidir ve oynadığı her film yüzbinlerce Amerikalının sinemaya akın etmesini sağlarken, genç kadınlar da ona yaklaşabilmek için neredeyse birbirlerini ezerler. George Valentin, başarılı, iyi kalpli, biraz kendini beğenmiş ama kesinlikle centilmen bir adamdır. Şans eseri tanıştıkları Peppy Miller (Berenice Bejo) ise aktrist olmak isteyen genç ve çekici bir kadındır. Valentin ile gala sırasında çarpışarak tanışmaları, aralarında aşktan ziyade sevgi olarak tanımlayabileceğimiz bir ilişkiye yol açar. Ateşli öpüşmeler ya da aşk ihanetleri yoktur, 1920’lerin kurallarına uygun olarak her şey olması gerektiği gibi olumlu, sıcak ve duygusaldır. “Başarılı olmak için diğerlerinden farklı olmak gerekir” diyen Valentin’in, Peppy Miller’in dudak kenarına göz kalemiyle yaptığı ufak “ben” çok şeyi değiştirecektir. Hikaye buradan sonra şekillenmeye başlar, sessiz filmlerin efsane aktörü Valentin’in rakip olarak önünde yeni yeni piyasaya girmeye başlayana sesli filmler vardır ve patron Al Zimmer (John Goodman), bu yeni akımın yıldızını seçmiştir bile: Peppy Miller. Şöhretinin sonlarına yaklaşan bir adamla, yeni yeni şöhret basamaklarını tırmanmaya başlayan bir kadın arasında artık hiçbir şey eskisi gibi olamayacaktır…

Akla kolayca gelebilen hatta belki sıradan sayılabilecek bir hikayeyi üstelik sessiz olarak çekme cesaretini gösteren Michel Hazanavicius’u alkışlamak gerekir. Filmin bazı yerlerindeki usta dokunuşları ve sessiz film dönemine yönelik sahne benzetmeleri ve ayrıntılar gerçekten olağanüstü özenli. Ufak yönetmen süprizleri de tam yerinde ve abartısız kullanılmış. Sessiz bir filmde bütün duyguların ve düşüncelerin bir cümlelik yazılı ara metinleri saymazsanız tamamen oynayarak verilmesi gerekiyor. Filmin bence en büyük üstünlüğü de burada. Sahnelerde kahramanlarımızın ne hissetikleri ya da ne düşündükleri konusunda hiç şüphe duymuyorsunuz. Olası bütün duyguların net bir şekilde (ve sessiz olarak) aktarımı söz konusu. Tabii burada film müziklerinin aslında ne işe yaradığını da görebiliyoruz. Sahnelerdeki hakim olan duyguyu ne kadar süre ve ne şiddette yaşayacağımız müzik belirliyor gibi. Jean Duardin, Berenice Bejo ve John Goodman muhteşem bir performans sergiliyorlar. Bir ufak not da George Valentin’in Jack Russell Terrier cinsi köpeği için düşelim. Farkında varmıyoruz gerçi ama belirtmek lazım isimleri Uggie, Dash ve Dude olan 3 köpek filmde rol almış. Uggie daha çok kullanılmış. Hangi sahnede hangisinin olduğunu kestirmem mümkün değil ancak onların da mükemmel olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Eski filmlerde, özellikle sessiz film döneminde baş kahramanların yanında görmeye alışık olduğumuz şirin köpeklerinin bir örneği bu filmde de var ve gerçekten çok başarılı.

Klasik filmlerden birisi olmaya aday bir film.

IMDB Sayfası