Yönetmen: Danny Boyle
Senaryo: Danny Boyle, Simon Beaufoy
Yapım Yılı: 2010, ABD
Türkçe Adı: 127 Saat
Oynayanlar: James Franco, Amber Tamblyn, Kate Mara, Sean Bott, Koleman Stinger, Treat Williams, John Lawrence, Kate Burton, Bailee Michelle Johnson, Parker Hadley, Clemence Poesy, Fenton Quinn, Lizzy Caplan, Peter Joshua Hull, Pieter Jan Brugge
127 Hours, genç bir dağcı olan Arol Ralston‘un gerçek hikayesini anlatıyor. 2003 yıılında Utah’daki Bluejohn Kanyonuna giden Arol, kanyondaki yürüyüşü sırasında bastığı bir kaya parçasının gevşemesi neticesinde kanyonun içine düşer ve o kaya da sağ kolunu kanyon duvarına sıkıştırır. Kolunu oradan kurtaramayan Arol, tam 6 gün boyunca ölümle yaşam arasında kalır. Elindeki su ve yiyecek yeterli değildir, bu yüzden kendi idrarını da içmek zorunda kalır. Ancak asıl önemli sorun nereye gittiğini kimseye söylememiş olmasıdır. Ne ailesi ne de arkadaşları onun güzergahı hakkında bilgi sahibi değidir. Bu, doğal olarak Aron’un hayatını ciddi anlamda tehlikeye sokacak bir durumdur. Üstelik sağ kolu parmaklarından itibaren morarmaya da başlar ve eğer kendisini kurtaramazsa orada ölüp gideceği çok açıktır.
Aron Ralston’un gerçek hikayesine birebir sadık kalan film aslında tam olarak burada başlıyor diyebiliriz. Ölmemek için Aron’un gerçekten cesur bir karar vermesi ve üstelik bunu da uygulaması gerekmektedir: Kendi kolunu kesmek. Böyle bir karar zaten kulağa çok hoş gelmez ama daha kötüsü bu işlemi yapmak için kullanabileceği Çin malı, ucuz ve hiç de keskin olmayan bir çakıdır. Bayılmadan, yarım bırakmadan bir seferde kolunu kesmek dışında hiçbir kurtuluş umudu olmayan bu genç adamın cesaretine hayran kalacaksınız. Olayın gerçekten yaşanmış olduğunu bilmek dışında filmin özellikle bu bölümdeki sahnelerinin kurgulanış ve çekiliş biçimi insanı çok etkiliyor. Aynı mekanda geçen ve başından sonuna ne yapılacağı belli olan sahneler olmasına rağmen soluğunuzu tutarak izliyorsunuz. Yönetmen Danny Boyle gerçekten çok iyi bir iş çıkarmış.
Aron Ralston’un yanındaki video kamerayı kullanarak yaptığı çekimler ve orada kendi hayatını yeniden değerlendirmesi filmin etkili yerlerinden birisi. Gerçek olayın video kayıtlarına ise internet üzerinden erişmeniz mümkün. Filmin belki de en etkili cümleleri Aron’un kayanın onu beklediğini anlattığı cümleler:
You know, I’ve been thinking. Everything is… just comes together. It’s me. I chose this. I chose all this. This rock… this rock has been waiting for me my entire life. It’s entire life, ever since it was a bit of meteorite a million, billion years ago. In space. It’s been waiting, to come here. Right, right here. I’ve been moving towards it my entire life. The minute I was born, every breath that I’ve taken, every action has been leading me to this crack on the out surface.
Milyarlarca yıl önce bir şekilde dünyaya düşen bu kayanın bütün yaşamı boyunca onu beklediğini anlatıyor. Kimsenin kolay kolay geçmediği bir yerde, bir kaya parçası doğduğu günden bu yana Aron’un gelmesini bekliyor ve Aron da adım adım her gün ona yaklaşıyor ve sonunda o kaya kolunu alıyor. Her ne kadar biraz kaderci bir bakış açısı gibi görünse de öyle olmadığını söylemenin zor olduğu bir örnek gibi geliyor bana. Hayatının herhangi bir yerindeki ufacık bir değişiklik bile Aron’u o kayadan uzak tutmaya yeterdi – yeterdi ama bunun daha iyi bir hayat olacağını kimse garantileyemez.